Abdülkadir Töre

Son Kaşgâr Emîri ve sanatkâr ruhlu Yakup Han’ın oğlu olan Seyyid Abdülkadir Töre, 1873 yılında Türkistan’ın Kaşgâr şehrinde dünyaya geldi. Seyyid Yakup Han, Osmanlı ve Doğu Türkistan arasındaki resmî işlerin düzenlenmesinde görevli olarak elçi sıfatıyla 1878 İstanbul’a geldiği zaman Abdülkadir Bey beş yaşındaydı. Aksaray’da, Yusufpaşa Mekteb-i Osmanîsi ardından Davutpaşa İdâdisi’nde öğrenimini tamamladı. Ünlü tarihçi Abdurrahman Şeref Bey (ölm. 1925)’in Maârif Nâzırlığı zamanında iki yıl kadar Mekteb-i Mülkiye’ye devam etti; fakat burayı bitiremeden ayrıldı. Dâhiliye Nezareti Mektûbi Kalemi’nde başladığı ilk memuriyetine, daha sonra uzun yıllar Hâriciye Nezâreti Müracaat Kalemi’nde çalışarak devam etti ve buradan emekli oldu. Babası ziyaret için 1891 ve 1894’te iki defa Hindistan’a gidip dönen Abdülkadir Bey, 12 yaşında iken mûsıkîye çeşitli hocalardan kânun ve keman dersleri alarak başladı. Bu hocalar arasında ilk önce Kanûnî Halid Bey’den kanun meşk etti. Dâhiliye Nezâreti muhâsebe kalemi mümeyyizi Hacı Nâfiz Bey’de birçok ilahi ve durak, Hacı Kirâmi Efendi’den fasıllar Seyyid Nizam Dergâhı Zâkirbaşısı Fehmi Efendi’den usul ve makam, Kemanî Tatyos Efendi’den de keman meşk etti. 1908 senesine kadar Kemanî Kirkor Efendi’den ders aldı. Albert Braun’dan Batı usûlü keman konusunda istifade etti. Dârülbedâyi açıldıktan sonra “İlmî Heyet” te çalıştı ve burada mûsıkî nazariyatı dersleri verdi. Ayrıca İstanbul’daki orta dereceli okullarda mûsıkî müfettişliği yaptı. Kendisinden Batı tekniği ile kemân dersini aldığı hocaso Albert Braun’un da tesiriyle ülkemizde Türk Mûsıkîsi’ni günün ihtiyaçlarına göre bir sistem içinde öğretecek bir okulun varlığına inananlardandı. 1913’te neşrettiği Keman Metodu bir boşluğu doldurdu. Pek çok emek sarf ederek topladığı koleksiyonda birçok değerli eserin notası mevcuttur. Abdülkadir Bey, 1918 yılında Cerrahpaşa’daki evinde açtığı ve erkek kısmının müdürlüğünü yaptığı “Gülşen-i Mûsiki Mektebi”nde dokuz yıl süre ile birçok öğrenci yetiştirdi. Talebesinden teşkil ettiği bir heyetle çeşitli hayır kuruluşlarının yararına konserler vererek İstanbul halkının beğenisini kazandı. Mûsıkî öğretiminde kendisine mahsus bir metot sistemi vardı.

Abdülkadir Bey’in teşebbüsü ile “Dârülelhân” ismiyle ilk Türk konservatuarı açıldı. Mûsıkîye burada da hizmet etti ve nazariyât okuttu. Tanbûrî Cemil Bey’in ölümünden sonra da Dârülbedâyi’de “Ser-sâzende” oldu. Mekteblerin mûsıkî müfettişliğinde bulundu. Abdülkadir Bey’in son görevi Darüşşafaka’da mûsıkî muallimliği idi. Türk Mûsıkîsi alanında ilk kez “Usûl-i Tâlim-i Keman” adında keman metodunu yazan Abdülkadir Bey’in, bestekâr olarak da önemli bir yeri vardır. İlâhi, durak, peşrev, saz semâisi, beste, ağır semâi, yürük semâi, nakş ve şarkı olarak iki yüzden çok eser vermiştir. Mütedeyyin bir zat olan Abdülkadir Bey, aynı zamanda İstiklâl Marşımızın bestekârlarından olup, 27 Ağustos 1946 tarihinde yetmiş üç yaşında vefat etmiştir. Eyüp Sultan’da annesinin ve kardeşinin yanına defnedildi.

Scroll to Top